11 Ocak 2012 Çarşamba

Hisse Senetleri Getiri Tablosu

Altın Analiz

Avrupa daki risk iştahı artıkça yükselen altına karşı dolardaki yükseliş karşısında hızla değer kaybeden bir altın izliyoruz.



Altın bize göre zaman doldurmaya devam ediyor. Halen 1631 direnci oldukça önemli bir direnç. Bu direncin kolay kolay kırılmasını beklemiyoruz. Avrupa’daki risk iştahı artıkça yükselen altına karşı dolardaki yükseliş karşısında hızla değer kaybeden biraltın izliyoruz.

Dolar bazlı işlemlerin ön plana çıktığı bugünlerde altında yükselişlerin başlayabilmesi için kırması gereken seviyenin ilk etapta 1700’ler olduğunu bir kez daha vurgulayalım. Düşüşlerin hız kazanmasını beklediğimiz piyasada Merkez Bankalarının bu hafta yapacağı toplantılar yatırımcıyı yönlendirebilir. Günlük bazda baktığımızda ise 1631 seviyesinin kırılması ile 1648 seviyesini test edeceğiz. Aşağıda ise 1605 seviyesinin kırılması bizi 1695 seviyesine çekecektir. Bu seviyenin altında sert satışlar izleyeceğiz.

Destekler : 1610-1603-1598
Dirençler : 1617-1621-1626

10 Ocak 2012 Salı

Son 10 Yılın Altın Fiyatları

                             1999 -  2010 Yılı Aylık Spot Altın Fiyatları  (TL/Kg)              

2008 Yılı Altın Fiyatları2009 Yılı Altın Fiyatları2010 Yılı Altın Fiyatları
01-2008  33.132
02-2008  35.201
03-2008  38.529
04-2008  38.300
05-2008  36.142
06-2008  35.837
07-2008  37.074
08-2008  32.955
09-2008  33.277
10-2008  38.295
11-2008  38.677
12-2008  40.724
01-2009  43.985
02-2009  49.931
03-2009  50.823
04-2009  46.167
05-2009  46.716
06-2009  47.337
07-2009  46.088
08-2009  45.839
09-2009  48.053
10-2009  49.592
11-2009  53.693
12-2009  54.553
01-2010  53.022
02-2010  53.613
03-2010  55.031
04-2010  55.181
05-2010  60.300
06-2010  62.100
07-2010  60.500
08-2010  59.200
09-2010  61.250
10-2010  62.450
11-2010  61.600
12-2010  68.000
2005 Yılı Altın Fiyatları2006 Yılı Altın Fiyatları2007 Yılı Altın Fiyatlar
01-2005  18.583
02-2005  17.948
03-2005  18.366
04-2005  18.830
05-2005  18.676
06-2005  18.887
07-2005  18.357
08-2005  18.987
09-2005  19.626
10-2005  20.243
11-2005  20.876
12-2005  22.056 
01-2006  23.384
02-2006  23.589
03-2006  23.836
04-2006  26.216
05-2006  30.721
06-2006  30.118
07-2006  31.422
08-2006  29.863
09-2006  28.505
10-2006  27.919
11-2006  29.227
12-2006  28.735

01-2007  28.970
02-2007  29.797
03-2007  29.787
04-2007  29.922
05-2007  29.045
06-2007  28.227
07-2007  28.059
08-2007  28.411
09-2007  28.872
10-2007  29.268
11-2007  30.875
12-2007  30.503    
   
2002Yılı Altın fiyatları2003 Yılı Altın fiyatları2004 Yılı Altın fiyatları
01-2002  12.537.50
02-2002  12.833.33
03-2002  12.935.00
04-2002  12.950.00
05-2002  14.300.00
06-2002  15.822.50
07-2002  16.837.50
08-2002  16.450.00
09-2002  16.962.50
10-2002  16.522.50
11-2002  17.032.00
12-2002  18.016.66
01-2003  19.950.00
02-2003  18.800.00
03-2003  18.362.50
04-2003  17.312.50
05-2003  16.740.00
06-2003  15.662.50
07-2003  15.362.50
08-2003  16.440.00
09-2003  16.875.00
10-2003  17.660.00
11-2003  18.725.00
12-2003  18.937.50
01-2004  18.360.00
02-2004  17.400.00
03-2004  17.375.00
04-2004  17.880.00
05-2004  18.875.00
06-2004  18.987.50
07-2004  18.770.00
08-2004  19.312.50
09-2004  19.737.50
10-2004  20.300.00
11-2004  20.600.00
12-2004  20.000.00  

1999Yılı Altın fiyatları2000 Yılı Altın fiyatları2001 Yılı Altın fiyatları
01-1999   2.981.25
02-1999   3.197.50
03-1999   3.360.00
04-1999   3.487.00
05-1999   3.553.75
06-1999   3.486.25
07-1999   3.546.00
08-1999   3.640.00
09-1999   3.792.50
10-1999   4.720.00
11-1999   4.757.50
12-1999   4.826.00
01-2000   5.041.25
02-2000   5.592.50
03-2000   5.435.00
04-2000   5.421.25
05-2000   5.541.25
06-2000   5.675.00
07-2000   5.730.00
08-2000   5.736.25
09-2000   5.886.00
10-2000   5.917.50
11-2000   5.871.25
12-2000   5.852.50
01-2001   5.882.50
02-2001   5.935.00
03-2001   8.000.00
04-2001   9.806.25
05-2001   9.837.50
06-2001  10.520.00
07-2001  11.462.50
08-2001  12.510.00
09-2001  13.812.50
10-2001  14.900.00
11-2001  13.585.00
12-2001  12.937.50 

1 Ocak 2012 Pazar

Metallerin Yapısı ve Isıl İşlemler

Saf metaller, katı halde metalik bağ ile bir arada tutulan aynı atomlardan oluşmaktadır. Bu atomlar uzayda "kristal tane" denilen kristalleri oluştururlar. Az ya da çok parlayan bu taneler dağınık olarak dizilmişlerdir ve aralarında taneler arası boşluk denilen ve incelenmesi metalin özellikleri hakkında ilginç bilgiler sağlayabilen bir boşluk mevcuttur. Bu ilginç yapı metalin bir kısmını eriten özel sıvıların yüzeye sürülmesinden sonra iyice gözlenebilmektedir. Taneler iri olduklarında çıplak gözle de bu kristal yapıyı görmek mümkün olabilmektedir. Özellikle külçelerin en son olarak soğuyan kısımlarında açıkça gözlenebilmektedir.

Yapının görünmesinde etkili kimyasal etken, ter ile de sağlanabilir. Diğer durumlarda mikroskop kullanımı şarttır. Soğumaya bağlı olarak metaller daha iri ya da daha ufak kristalleri meydana getirirler. Taneler bir yönde uzayabilirler; bunlara sütun denir. Metal dikdörtgen veya kare kalıplara döküldüğünde meydana gelir. Eğer kalıp silindirik ise ışın yapısı oluşur. Sütun yapısı soğuma yönü, ısının çıkış yönü gibi bilgilerin anlaşılmasını sağlar. Eğer soğuma hızlı ise tanelerin tüm yönlerdeki boyutları yaklaşık olarak aynıdır.

ilk mücevherler değerli metallerin bulundukları halleriyle kullanılmalarıyla yapılırdı. Günümüzde rafine metallerden yola çıkılmaktadır. Kristal yapıları incelendiğinde ufak boşluklar, gaz zerrecikleri, pislikler gözlenir. Bu pislikler özellikle tanelerin etrafında toplanmıştır. Bu durum metalin zayıflamasına yol açmaktadır. Çekme testi yapıldığında, kırılma tane boyunca olmakta, her iki tarafta da sağlam taneler bırakmaktadır. Sonuç olarak tanelerin içindeki dayanıklılığın daha fazla olduğunu söyleyebiliriz.

Aynı metali uygun bir mekanik işleme tabi tuttuktan sonra aynı deneye tabi tutarsak kırılmanın tanelerin içinden geçen bir düzlem boyunca meydana geldiği görülür. Bu durumda taneleri birbirlerine bağlayan bağ, tanelerin içindekinden fazladır. 

Plastik Davranış Metallerin Özelliğidir

Bir minerale, mekanik işlem sırasında uygulanan bir kuvvet etki ederse, mineral kırılgan olduşundan parçalanır.

Metal kristallerinin önemli bir özelliği vardır. Kuvvet uygulandığında kırılmadan önce "macun" halini almakta, bu şekilde iken eski şekli değiştirilebilmektedir. Kuvvet belli bir değeri aştığında ise kristal kırılır. Buna metallerin "plastik şekil değiştirme" denir. Her metalin bu özelliği aynı değildir. Kurğun kolayca şekillendirilebilirken, indiyum kurşundan daha da plastiktir. Metallerin dışında, killi ve seramik maddeler (pişirilmeden önce) mum v.b. gibi maddeler de plastik özellik taşırlar.

Açıklama: Metalin dış yüzeyine doğru uygulanan basınç içteki parçacıklara iletilmekte, sonuç olarak bunlar da kuvvet yönünde ve karşı koymanın daha az olduğu bölgelere doğru hareket etmektedirler. Her parçacık kayma doğrusu denilen bir düz çizgi boyunca hareket eder. Aynı düzlemde bulunan birkaç doğru kayma düzlemini meydana getirirler. Bu düzlemler minerallerin dağılma düzlemleri ile aynıdır. Kuvvet uygulanan metal kristalinde bir taraf diğerinin üzerinde kaydığından kristaller uzamakta, şerit, tel veya lif denilen şekiller almaktadır. Bu uzama belli bir limite ulaştığında metal ham hale gelmiştir ve daha fazla işlenemez demektir. Israr edildiğinde malzeme, kırılgan hale geldiğinden kırılır, metal testere ile kesilebilir, parlatılabilir, ancak şekillenemez. 

Ham Hale Getirme

Ham hale gelen metalin sertliği, dayanıklılığı, esnekliği artarken, işlenebilirlik gibi özellikleri azalmaktadır.

Bazı yönlerden, metal onun şeklini değiştirmeye çalışan kuvvetlere karşı ham hale getirilmelidir (örneğin, gümüş kutular). Kaplanacak olan bakırın ham halde olması şarttır. Ham hale getirme işlemi döverek, son ısıl işlemi müteakip yapılır. istenilen bir durum olan bu hamlaştırmaya "birinci dereceden hamlaştırma" denilmekte, istenmeyen bir sonuç olan ve soğuk plastik işleme esnasynda meydana gelen diğer hamlaştırmadan ayırt edilmektedir. Yaşlayıcı maddelerin varlığında bile, kalıpların düz satıhları boyunca metalin sürtünmesinden dolayı oluşan ısı dışarıya atılmakta, metal nispeten soğuk kalmaktadır. Soğuk olarak yapılan tüm mekanik işlemler hamlaşmaya yol açar: faturalama, düzleştirme, eğme, haddeleme, dövme, tornalama v.s.. Metalin hem şekli hem de kristal yapısı değişmektedir. Çekiç darbeleri ile ham metal artık uzamamaktadır ve kendine özgü olan, sadece tecrübe ile tanınabilen bir şekilde cevap vermektedir. Taneler kuvvet yönünde uzamaktadır, işlenen yüzey mikroskop ile incelendişinde tanelerin gittikçe uzadıkları, şerit, lif, en sonunda ince çizgiler haline geldikleri görülmektedir. Tanelerin sınırları ancak uygun büyütme koşullarında seçilebilmektedir. Eğer kuvvet yönü değişmez ise, şeritler ve lifler paralel kalırlar, iç kristal yapı değiştiğinde, özellikler de değişim gösterir. Çekiç kullanıldığı takdirde, paralel yapı elde edilemez, çünkü yön değişir. Neticede taneler düzensizdir.

Metali tekrar işleyebilmek için ısıtma gereklidir. Hamlaşma ve yeniden ısıtma birbirlerine son derece bağlı olaylardır. Birisi meydana geldiğinde, diğeri yok olur.

Her metal veya alaşım aynı şekilde ham hale gelmez. 1000'lik altyn en düşük hamlaşmaya tabidir. Örnek olarak 15mm.'lik bir külçeden yola çıkılarak, mm.'nin kesirlerine ulaşılabilmekte, bu şekilde elde edilen levha çok az ham hale gelmektedir. Bakır ve gümüşün varlığı ise hamlaşmayı pekiştirir. Bakırın etkisi gümüşten daha fazladır. 2 bakır ve 1 gümüş içeren bir altın alaşımı, 2 gümüş ve 1 bakır içeren altın alaşımından daha kolay ham hale gelir. Nikelin varlığı, ham hale gelmeye karşı gösterilen direnci azaltır. Bakır çekiç ile işlemede altından sonra gelirken, hadelemede demirden daha az işlenebilirdir. 

Ham hale gelen metalin kırılganlığı, kırılma yükü ve elastikiyeti artar, uzaması azalır. Mekanik işlem sonucunda malzeme çekmekte ve sonuç olarak hacim kütlesi artmakladır.

Alaşımların tekrar ısıtılmadan önce değişik mekanik bozulma kademeleri vardır. 18 ayar bakır alaşımlı altın, aynı ayardaki diğer altın alaşımlardan daha kolay çatladığından, uygun bir şekilde soğutulmalıdır, 22 ayar altın kolay işlenebilmektedir. 12 ila 15 ayar altınlar ise en sertleri olup, hızlı biçimde sertleşirler. Sonuç olarak daha çok kere ısıtılmalı ve kalınlık düşüşü daha kademeli olmalıdır.

Daha düşük ayardaki altın alaşımları, örneğin 9 ayar altının davranığı Ag-Cu oranına bağlı olup, Ag fazla olduğunda daha sert, Cu fazla olduğunda daha yumuşaktır. 9 ayarın alıma inildiğinde özellikler pek fazla değişmemektedir. Beyaz altıın alaşımları renkli olanlarına göre daha sert olup, ısı gerektiren işlemlerde son derece dikkat edilmelidir. Her alaşıma göre kalınlık düğmesi kademeli olarak yapılmalıdır. Genel kural olarak %50'lik bir incelme normaldir. Düşük ayarlı Au alaşımlarında bakır fazla olduğu takdirde incelme oranı artmakta, Ag veya Zn bulunduğunda azalmaktadır. Bu durumda hamlaşma daha hızlı olmakta ve daha sık ısıtma gerekmektedir. 

Metallerdeki Sertliğin Artırılması için Soğuk işleme Alternatifler

Nesnenin soğuk işlemeye ihtiyaç göstermeyeceği veya ham hale getirilerek istenilen sertliğin elde edilemeyeceği durumlarda veya ısıya duyarsız bir nesne arzulandışında, değişik metotlar mevcuttur. Problem özellikle diş protezi alaşımlarında görülmektedir.

iri boyutlu taneler düşük dayanıklılık sağlarlar. Bazı elementlerin katkısı ile kristal tanelerin büyümesi engellenmektedir. Bunlara "tane rafinecileri" denir. Aynı sonuç tanelerin plastik deformasyonunu engelleyecek karbür, oksit v.b. inatçı parçacıkların bulunması ile de sağlanır. Buna "dağıtarak ham hale getirme" denmekte olup, yeni bir yöntemdir. 

Yeniden Isıtma (Tavlama)

ısıtarak yumuşatma diye de isimlendirilir. Metalin belli bir sıcaklışa getirilip, "bir süre o sıcaklıkta tutulmasından sonra belli bir şekilde soğutulmasından ibarettir Metal ve alaşımların mekanik işlenebilirlişini artırdığından önemli bir yöntemdir.

Bilimsel veriler arttıkça, bu yöntem daha da önem kazanmıştır. Tavlama işlemi, mekanik güçlerin doğurduğu iç gerilimleri yok etmekte, kristal yapıyı değiştirerek yeni tanelerin oluşmasını sağlamaktadır. Suyun ısıtılmasında olduğu gibi moleküller kıpırdamakta, hareket etmekte, yeni kristaller oluşturacak şekilde yeni başlar oluşturmaktadır.

Soğuk işleme nesnenin, her tarafını homojen şekilde deforme etmediğinden pozitif ve negatif iç gerilmeler oluşur. Gerilmeler nesneyi uzatmaya çalışıyorsa pozitif, kısaltmaya çalışıyorsa negatif olarak adlandırılır.Bu gerilmeler çatlaklara yol açabilmekte ve özellikle elektroliz ile elde edilen metallerde görülmektedir. Her türlü metalik maddenin kendisine has bir tavlaması" vardır. Sıcaklık, "tavlama sıcaklığı" denilen bir aralıkta oynar. ;aklık asgari olduğunda tavlama süresi uzun, azami olduğunda kısadır. imlik da etkili bir faktördür. Kalınlık azaldıkça süre kısalmaktadır. Günümüzün teknolojisi sıcaklıklıği ayarlanabilir fırınları geliştirmiş, bu ela rinde ısıl işlemlere imkan tanımıştır.

Özel boyutlu nesneler söz konusu olduğunda geleneksel metotların sulanmasından başka bir çare yoktur. Metallerin tavlama sıcaklığı genelde ağımlarından daha düşüktür. 

Optimum sıcaklık ve süresi sadece özel durumlarda belirlenebilmektedir. Nedeni ise saygsız faktörün göz önünde bulundurulmasının gerekmesidir. Son tavlamanın sıcaklığı bile bir sonrakini etkilemektedir. Hamlaştırma derecesi önemlidir; deformasyon ne kadar çoksa kristal taneler o kadar küçük olacağından, yeniden kristalleşmenin bağlama sıcaklığı o kadar düşük olacaktır. Bunun tersi de doğrudur.

Aliminyum 500C'de tavlanmakta olup, işlemin safhaları şöyledir: Üzerine tahta talaşı örtülüp, alevin yüzeye değmemesine dikkat edilerek alt kısmı ısıtılır. Talaş yanmaya başladığında işlem tamamdır.

Eskiden bu işlem demirci ve nalbantların kullandığı türden kömürlü fırınlarda yapılırdı. Aynı metot ağartmada kullanılırdı. Gazın bulunmasından sonra bile, belli bir süre, ekonomik nedenlerden ötürü aynı fırınlar kullanılmıştır. Eğer yetersiz soğuk mekanik işlemden sonra tavlamaya gidilirse, çatlama veya kırılma gibi problemlerle karşılaşılabilir, Fırınlarda ısının maksimuma ulaştığı yerler ve nispeten daha soğuk bölgeler mevcuttur. Tecrübeli işçi gerektiğinde kalın nesneleri sıcak, incelerini de soğuk kısma yerleştirir. Akıllıca hareket edilmediği takdirde az veya fazla tavlanmış nesnelerin aynı anda elde edilmesi olasıdır. 

Aşırı Tavlama

Tavlama işlemi dikkatli yapılmalıdır. Aşırı sıcaklık ya da sürenin uzunluğu fazla tavlamaya yol açar.Yeni kristal taneleri elde edildiğinde, tavlamayı uzatmak fayda sağlamaz, aksine zarar verir. Yeni kristaller giderek büyür, neticede dayanılılığın azalmasına ve giderilmesi zor pürüzlü yüzeylerin oluşmasına neden olur. Temel kural "belli bir ısıyı ya da süreyi aşmamaktır." Aşırı tavlama sıkça rastlanan bir durumdur, işlenebilirlik biraz daha iyi hale gelse de, haddeleme gibi işlemlere karşı dayanıklılık azalmaktadır. Tavlama esnasında yüzeylerin düzgünlüğünü bozmamak, yumuşaklık ile dayanıklılığı bağdaştırmak gerekmektedir. Tavlama, metalin soğuk halde iken sahip olduğu şekli terkedip kızardığında bitirilmelidir. Aşırı tavlama yanma, noktalanma, damarlaşma gibi istenmeyen durumları da beraberinde getirebilir. Tanelerin fazla büyümesi, birbirlerinden uzaklaımalarına yol açabilir ve bu sebeple kristallerin çevresi boyunca yanıklar oluşabilir. Bu duruma "yanma" veya "ölü metal" denir. Aşırı ısınma tanelerin kenarlarını eritmekte, bunlara gazlar hücum ederek yanıklara sebep olmaktadır. Özellikle nikel ve kadmiyum gibi kolayca ezilebilen ve oksitlenebilen metallerin bulunması halinde, bazı alaşımlarda bu problem daha sık görülmektedir. Bu durumda metal yavaş ve soğuk olarak işlenmeli, dikkatli bir şekilde tekrar tavlanmalıdır. Damarlaşma, kalitesiz eritmede de ortaya çıkabilmektedir. Kalın ve ince metallerde görülür. Her iki halde de gaz dolu baloncuklar zarlarını delemeyip metalin içinde kalmaktadır. Baloncuklar delinip gazlar dışarıya çıkıncaya kadar metal ezilmelidir. Kristal tanelerinin aşırı büyümesi, bunu takiben kenarlarının kimyasal hücuma uğramaları durumu, dekoratif amaçla kullanılmaktadır. 

Tavlamadan Sonra Soğutma

Tüm metaller için geçerli bir soğutma kuralı mevcut değildir. Soğumanın genel özellikleri, yüksek sıcaklıkta bulunan tüm metallerin soğumasında geçerlidir. Her zaman rastlanan olay, ısı kaybıyla birlikte çekmedir (sayfa 37). Bir nesnenin hızlı veya yavaş soğuması aynı değildir. Çevre sıcaklığına kadar yapılan soğutmalar, başlangıç sıcaklığının 900° C veya 400°C olmasına bağlı olarak değişir.

ilkinde soğuma şiddetli olup çekme, çabuk ve fazladır. Bu durumda daha fazla genleşmiş, daha hacimli ve daha sıcak bölgenin yanında veya üstünde soğuk alanlar oluşması, kırılma, çatlama gibi istenmeyen etkilere yol açar. Özellikle, Ni, Zn içeren alaşımlar için yavaş soğutma kuraldır. Bazı alaşımlarda, sıcaklığın düşüşü esnasında yeni metal bileğiklerinin, yeni fazların, yeni kristal tanelerin bulunduğu safhalardan geçilir, ancak bunlar zayıftır. Yavaş soğutma, yüksek sıcaklıklara has bu durumu ortaya çıkar. Yeni bileşimlerin oluşması, metali kırılgan hale getireceğinden, mekanik işlemeyi imkansız kılar. Bu davranışı sergileyen maddeler Au alaşımları, Cu alaşımları, 9 ayarlık Au alaşımları, genelde Au ile Cu'nun oran olarak yüksek oldukları tüm alaşımlar. Bu durumda suya batırarak veya dekupaj ile soğutma yapılmamalıdır. Çatlak tehlikesi baş göstereceğinden, maddede görünen ısı yok oluncaya kadar kademeli olarak soğumaya bırakılmalıdır.

Örnek; 250/1000 Cu içeren 750 milyemlik Au alaşımı 910°C'den yaklaşık 410°C'ye kadar soğutulup daha sonra hızla soğutulur. Hızlı soğutma yüksek sıcaklıktaki taneleri muhafaza ettiği gibi, yumuşaklık sağlar. Damarlaşma oluşan bir metal haddelendiğinde, bu damarlar, özelikle küçük olmaları halinde, gizlenir. Bu durum bir sonraki tavlama esnasında kendini belli eder; patlarlar ve kaynamayan parçalara sebeb olur. Bazı hallerde damarlar, haddeleme yönünde büyürler.

Damarlaşma fazla tavlamanın yanısıra, havadaki oksijenin oksitleme özelliği ile de ortaya çıkar. Gümüş, erime noktasına yakın sıcaklığa ısıtıldığında, eriyen oksijeni emmektedir. Sıcaklık arttıkça emilen miktar artar. Soğuma ile gaz açığa çıkmaktadır.

Isytma, oksitleyici maddeler olmaksızın yapıldığında damarlar oluşmaz. Ancak, metalde erimiş halde, oksit bulunduğunda damarlaşma olabilir. Bunun nedeni, oksitle, atmosferde bulunan karbon parçacıklarının tepkimeye girmesidir. Külçenin kalınlığı, mekanik işlemlerle inceltilmedikce, içerisinde bulunan gaz kaçamaz veya genleşemez.

Kalınlık yeteri kadar inceldiğinde, yüzeye yakın gaz dolu boşluklar şişmektedir. Yanlış eritmeden kaynaklanan bu hatanın değişik nedenleri vardır. Hatalı malzemenin tekrar kullanılabilmesi için, indirgen özelliklere sahip odun kömürü, grafit, boraks gibi maddelerle tekrar eritme yapılır.

Aşırı ısıtmanın olup olmadığı metalik bir yüzeyi dış bükey olarak bükmekle anlaşılır. Bu durumda pürüzlü bir yapı gözlenirse, ısıtma aşırı olmuş demektir. Sonuç olarak soğuk şekillendirmeye dayanmayacaktır. 

Erichsen deneyi bu amaca uygundur. Numunenin derinliğinin yanısıra, genelde "kubbe" denilen dış bükey yüzey incelenir.

Yüksek derinlikte yüzey ipeksi bir görünüm arzeder. Kubbe pürüzlü ise ısıtmanın ölçüsü bir miktar kaçmıştır. Eğer yüzeyde iri taneler gözleniyorsa aşırı tavlama yapılmış olup, metalin yapısı bozulmuştur.

Bazı durumlarda, boyutları belli bir değeri aşan grenler ihtiva eden malzemeler kullanılmaz. Pirinçte bu değer, azami mm'nin % 15'idir. 

Kontrollü atmosferde (ortamda) yeniden tavlama

1700'lü yılların sonlarına doğru, ilk kimyagerler çevre koşulları ve ısıtmanın, metallerin bozulmasındaki nedenler olduğunu tespit etmişlerdir. O günden bugüne yeni buluşlar ve teknolojik ilerleme, oksitlenme olmadan kaynak yapılmasını ve tavlamayı sağlayan teçhizatları geliştirmiştir. Pratikte bu duruma beyaz kaynak, beyaz tavlama denir. Eskiden kuyumcular nesneyi oksitlere karşı mümkün olduğu kadar mekanik yollarla korurken, günümüzde atmosferin kontrolü tercih edilmektdir. Teorik olarak havadan oksijen emen her yakıt kullanılabilmektedir. Genelde suda eritilmiş hali ile kullanılan amonyak gazı ayrı bir önem taşı. Uygun basınç ve sıcaklık ortamında hidrojen ve azot bileşimi doğurur. iki birim amonyak, üç birim hidrojen ile bir birim azot oluşturur. Azot inert (durgun) olup, hidrojen hem oksitlenmeyi engellemekte, hem de mevcut oksitleri dağıtmaktadır.